çağrışım

Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği Üzerine Kırık Dökük Yıldızlar-I

I: Bu yazının fikri, aylar aylar önce bir dostumun Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği’ne neden bu kadar düşkün olduğumu sormasından çıktı. Defalarca okuduğum bir metin hakkındaki düşüncelerimi toparlamak kolay olmalıydı. Ancak derli toplu bir cevap veremedim (zaten henüz tez de bitmemişti!). Mesele benim için berrak olduğu kadar sebepsizce müphemdi de aynı zamanda. Hafiflik bana meftun olduğum her […]

Oku

Lujin!!*

Bu blogun adını boşuna çağrışımlar koymadım. Bu isim hem van Gogh-Tarkovski yazımdaki çağrışımın estetiğine bir atıf hem de başıboş, düzene sokamadığım ve bazısı ipe sapa gelmez metinlerim için mükemmel bir bahaneydi. Başlayalım öyleyse. Lujin Savunmasını bu yaz ikinci defa bitirdim. Yaz mevsiminde Nabokov okumak yazın güzelliklerinin yoğunluğunu artırıyor. Pencerenin kenarındayım, kitap elimde ve Nabokov büyük […]

Oku

The Queen’s Gambit ve Bir Dilettante’ın Satranç Anıları

I: Yazılara itiraflarla başlamayı seviyorum çünkü böyle yaparak hem okuyucuyla berrak bir bağlantı kurduğumu hem de bundan sonra anlatacaklarımın aynı samimiyette olacağını ima ettiğimi düşünüyorum. Elbette, böyle bir garanti verecek de değilim. II: Satranç ile ilişkimin oldukça düzensiz, ruhsal durumumdan olabildiğince etkilenen ve aslında basbayağı olgunlaşmamış bir doğası var. Yıllar yıllar önce ulusal düzeyde bir […]

Oku

Vincent van Gogh Beni Affetsin, Ona Yardım Edemedim

I: Hiçbir plot twist amacı gütmeden hemen belirteyim. Bu yazıda, “Vincent van Gogh Beni Affetsin…” şiirini ele alacağım sanatçı Tarkovski, görkemli yönetmen Andrey’in babası, -yine görkemli- şair Arseny Tarkovski olacak. Arseny’nin şiirleri, Andrey’in filmlerine sadece ilham vermiyor, defalarca oğlunun filmlerinde de kullanılıyor. Zaten, Zerkalo (Ayna) filminin başlarında, kamera Margarita Terekhova’nın –yine görkemli- saç örgüsüne kalp […]

Oku